Neden Duygularımız Vardır ve Neden İşe Yarardırlar? 

Neden Duygularımız Vardır ve Neden İşe Yarardırlar? 

Duygular neden önemlidir?

Duygusuz olmayı istediğimiz zamanlarımız olur. Hiçbir şey hissetmemeyi, ağlamamayı, acı çekmemeyi isteriz fakat duygularımız da hem bizim hem de yaşamımızın birer parçalarıdırlar. Benzini olmayan bir araba düşünelim. Evet araba orada durmaktadır, kişi o arabaya sahiptir fakat benzini olmadığı için o araba ilerleyemez ve kişi de arabayı kullanamaz. Duygularımızı da bu metafora uyarlayabiliriz. Duygularımız olmasaydı olduğumuz yerde dururduk ve ne hedeflerimize ulaşmak için ne de sevdiklerimizle bir arada olmak için herhangi bir itki gücüne sahip olamazdık. Bir arkadaşımızla buluşmak istediğimizde bize itki gücünü veren, onu seviyor olmamızdır. Ya da hedeflerimize ulaşmak istediğimizde bizi harekete geçiren, onu istiyor olmamızdır. Kişide hedefine ulaşabilmesi için yetenek vardır fakat duygulardan noksan olsaydık, yüksek ihtimalle bu kişi hedefine ulaşmak için bir azim göstermeyecekti ve hedefine ulaşamayacaktı çünkü onu harekete geçiren itki güçlerinden biri yani azim hissiyatı eksik olacaktı. 

Görüldüğü üzere bizi yaşamaya motive eden, hayatımızı anlamlı kılan faaliyetlere iten unsurların bir kısmını duygularımız oluşturmakta.

Duyguların üzerimizdeki etkileri : Hepimiz aynı oranda mı duygularımızın etkisi altında kalırız?

Bu sorunun cevabı elbette hayırdır. Yeryüzünde milyarlarca insan vardır ve her birimiz farklı yaşam tarzlarına, farklı düşünme tarzlarına, farklı çevrelere ve farklı yaşam deneyimlerine sahibizdir. Dolayısıyla herkes aynı oranda duyguların etkisi altında kalmaz ve herkes aynı durumda aynı duyguyu da göstermez. Örneğin iki kişi düşünelim, bu her iki kişi de bir sınavdan kalmışlardır. Biri sınavdan kaldığı için üzülüp ağlarken, diğeri ise bu duruma oldukça sinirlenmiştir. Burada anlatılmak istenen hangisinin doğru veya yanlış yaptığı değildir. Netice olarak üzülmek de, ağlamak da, sinirlenmek de insanın en doğal yaşantılarından biridirler. Anlatılmak istenen, insanlar aynı durumda olsalar bile aynı duyguları hissetmezler. Biri üzülürken diğeri sinirlenebilir.

Her duygu bizim için işlevsel ve gerekli midir?

Sahip olduğumuz duygular, bizler için gereklidir ve hepsi belli bir noktaya kadar işlevseldir. İnsanlar çoğu zaman olumsuz olarak nitelendirilebilecek duygulardan kaçmaya ve hatta onları yaşamamaya çabalarlar fakat bunu yapmak, kişi için daha olumsuz sonuçlara sebebiyet verebilir çünkü bu duygular da insanın harekete geçmesini sağlayan etkenlerden biridir. Örneğin kaygıyı ele alalım. Kaygıyı yönetirken amaç kaygıyı tamamen ortadan kaldırmak değildir çünkü kaygı da bir noktaya kadar işlevseldir ve kişinin harekete geçmesini sağlar. Sınava hazırlanan birini düşünelim ve farz edelim ki bu kişi sınav için hiç kaygılı değildir. O halde bu kişi sınava dair hiçbir kaygı beslemediğinden dolayı sınav için herhangi bir hazırlık uğraşına girmeyecektir. Bu şekilde de sınavından kalması oldukça muhtemel olacaktır. Diğer taraftan ise bu sınav için olması gereken ölçüde kaygı besleyen birini düşünelim. Bu kişi sınava dair belli ölçüde kaygı beslemelidir ki, sınava dair bir hazırlık içerisine girebilsin. Ki bu da işlevsel ölçüde bir kaygıdır ve kişinin ders çalışmak için harekete geçmesini sağlayacaktır. Eğer ki bu kaygı daha da artarsa ve bu sefer de kişi çok kaygılandığı için hiçbir şey yapamaz hale gelecekse, işte bu noktadaki kaygı da, tıpkı hiç kaygılanmamak gibi işlevsizdir. Dolayısıyla burada önemli olan hiç kaygılanmamak veya çok kaygılanmak değildir, önemli olan bizi doğru şekilde harekete geçirecek kaygı oranıdır. 

Başka bir örnek verecek olursak, bize dair sorumluluklarını yerine getirmeyen ve bu şekilde bizi mağdur eden birini düşünelim. Böylesi bir durumda herhangi bir öfke veya sinir hissetmezsek, bu kişiyi sorumsuzluğuna dair uyarmayız ve bizi mağdur etmeye devam eder. Yine bu tarz bir durumda belli bir ölçüye kadar olan öfke veya sinir de bizim için gereklidir çünkü o kişiyi uyarmamızı sağlayıp, bizi mağdur etmesinin önüne geçmemizi sağlayacaktır. Lakin bu öfke artarsa ve sözlü veya fiziksel bir kavgaya yol açarsa sorun çözülmeyecektir ve hatta sorunun daha da büyümesine sebep olacaktır. Bu noktadaki sinir düzeyi de bizim için hiç sinirlenmemek gibi işlevsiz olacaktır. 

Dolayısıyla her duygu bizler için belli bir noktaya kadar işlevseldir. Hayatımıza dair harekete geçmemizi sağlarlar. Bu duyguları hiç hissetmemek veya aşırı derecede hissetmek ise işe yarar değildir ve sorunlarımızın daha da büyümelerine yol açabilirler. Burada önemli olan, duygularımızı, hayatımızı işe yarar şekilde devam ettirmemizi sağlayacak oranda hissetmektir. 

Duygular, yaşamımızla ilgili bize motivasyon sağlarlar. Sınavlara hazırlanırken bize başarmak istemeyi aşılarlar, hedeflerimize ulaşırken azim hissetmeyi sağlarlar, yırtıcı bir hayvanın tehlikesinden kendimizi korumak istediğimizde korkmamızı sağlayıp, o hayvandan kaçmamızı ve kendimizi korumamızı sağlarlar. Birine romantik anlamda bağlanıp, o kişiyle ilişkimizi devam ettirebilmemiz için bize o kişiyi sevmemizi sağlarlar. Duygularımızın hepsi belli bir noktaya kadar bize fayda sağlarlar fakat hemen hemen her şeyde olduğu gibi burada da dengeyi tutturmak önemlidir. Bir duyguyu ne çok fazla yaşamak ne de hiç yaşamamak değildir olay. Olay, bize fayda sağlayacağı kadar o duyguyu yaşamaktır. Burada ise son noktayı birçoğumuzun bildiği “Her şeyin fazlası zarardır.” cümlesiyle koyabiliriz.

Sosyal Medya'da Paylaş

Yazar Hakkında

Radiye Mahabat Seyda

Merhaba, Ben Radiye Mahabat Seyda. Lisans eğitimimi İstanbul Gelişim Üniversitesi'nde psikoloji alanında tamamladım. Akabinde ''Çözüm Odaklı Kısa Süreli Terapi'', ''Mindfulness & Kabul ve Karar...