Sosyal kaygı, bugün dünya çapında üçüncü en büyük ruh sağlığı sorunu ve en yaygın kaygı bozukluğu olarak gösterilmektedir. Bu bozukluktan muzdarip kişiler, sosyal durumlara yönelik irrasyonel korkular, diğer insanlar tarafından olumsuz olarak yargılanma ve değerlendirilme, utanç, yetersizlik ve güvensizlik duyguları ile karakterizedir. Genellikle dışarıdan gözlemleyen kişiler tarafından sadece utangaç, beceriksiz veya biraz farklı olarak algılanan kişiler için bu durum o kadar da basit değildir. Sosyal kaygı, sıkıntı duyguları, kızarma, terleme, titreme, çarpıntı, mide bulantısı gibi fiziksel semptomlar olarak ortaya çıkabilir ve panik ataklara yol açabilir.

Bu durumla kendi kendinize başa çıkmaya çalışmak zor olabilir, çünkü korkularınızla yüzleşmeye çalışmak onları ortadan kaldırmayabilir, bu da sorunu daha da kötüleştirir. Ancak dünyanın her yerinde sosyal kaygıdan muzdarip milyonlarca insan varken yalnız değilsiniz; onu yönetmenin ve üstesinden gelmenin etkili yolları vardır.

Araştırmalar ve klinik kanıtlar, bilişsel davranışçı terapinin (BDT), hem bireysel hem de grup seansları yoluyla sosyal kaygı üzerinde pozitif kalıcı değişiklik oluşturmada oldukça başarılı olduğunu göstermiştir. Ruh sağlığı uzmanları, altta yatan düşünce ve davranışları ele alarak, danışanlarının bu sorunları ele almalarına yardımcı olabilir ve karşılığında bu irrasyonel düşünce ve duyguları sosyal durumlarla ilişkilendiren nöral yolları değiştirebilir.