TRAVMAYI   ANLAMAK

      Katlanılmaz, dayanılmaz olarak tanımlayabiliriz travmayı. Günlük rutini bozan , ani gelişen ,kaygı ve stres yaratan , kişinin anlamlandırma süreçlerini bozan olay ve durumları tanımlar. Savaşlar, göçler, doğal afetler, trafik kazaları, istismar durumları, şiddet olayları, Ölüm ve kayıplar  travmatik etkiler yaratan yaşantılardır. Bazen bu sevgilinin söylediği  bir cümle olabilir, bazen ebeveynlerle yaşanan bir duygusal ihmal olabilir, bazen  arkadaşından aldığı bir darbe de olabilir… Herkesin olaylara, durumlara verdiği tepkiler farklı olmakla birlikte o yaşantılardan algılananlar da farklılık gösterir. Bundan dolayı yaşanan olayın travmatik etkisinin olup olmadığı kişiye göre değişir. Travma sadece buna maruz  kalanları değil bazen de seyirci olanları, dinyecileri de etkileyebilmektedir.

     Yaşanan ciddi travmalar (özellikle erken dönemde ) beynin organizasyonel sistemini bozar. İlk izlenimler limbik sistemde kalır ve sağlıklı bir şekilde işlemlenemez. Sonraki yaşantıda karşılaşılan bazı olaylar sonucunda tetiklenir ve bizi rahatsız etmeye başlar. Yaşananları geride bırakmak, geride kaldığına inanmaya çalışsak da beyin bunu kabul etmez. Kabuslar, olayın tekrar anımsanması, artan kaygılar, uyku ve iştahın bozulması,  kaçınma davranışları, olaylara korkuyla yaklaşma, bundan kaynaklanan fobilerimiz vb birçok durumla karşılaşabiliriz.

PEKİ O ZAMAN NASIL ÜSTESİNDEN GELECEĞİZ ?

Psikoterapi  ile travmatik yaşantılarımızla baş edebiliriz. Uygun terapi yöntemleriyle limbik sistemde sıkışıp kalan olumsuz yaşantılar uyaranlar ile tekrar işlemlenip üzerimizdeki olumsuz etkisine son vermek mümkün.  Özellikle EMDR(Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşlemleme ) terapi yaklaşımı travmaların sağaltımında yüksek düzeyde başarı   göstermektedir. Olumsuz anıların bugünden bakılarak olumlu anı ağlarıyla temas kurmasını sağlayıp kişinin olaya bakışını daha rasyonel ve olumlu yönde değiştirmektedir.

Gerekli yerlerde psikofarmokoloji desteği alınabilir.

Psikolog Ceylan Kunduracı Öner